Antalya / Manavgat / Side

Manavgat’ın sahil kısmında, 1 kilometre uzunluğunda, 400 metre genişliğinde bir yarımada üzerine kurulan Side, surlarla çevrili ihtişamlı kapısı, antik limanı, Apollon, Athena, Dionysos tapınakları, hamamları, sütunlu caddeleri, tiyatro, agora, zafer takı, bazilika, hamamlar, eski evler, anıtlar, çeşmeler ve elbette şehir müzesinde sergilenen kalıntılar sayesinde tarihi, ayrıntılarıyla yaşayabileceğiniz görkemli bir mekan.

Antikçağ’da pek çok ırkın bir arada yaşadığı ve bu özelliğiyle diğer devletlerden ayrılan “Irkların Ülkesi” anlamına gelen Pamfilya’nın aynı zamanda en önemli liman kenti.

Yunanlılardan Lidyalılara, Perslerden Romalılara pek çok uygarlığın gelip geçtiği Side’nin kelime anlamı Yunan gramer bilgini Hesychius’un sözlüğüne göre “nar” ve esasen Anadolu’nun en eski dillerinden biri olan Luviceye ait. Yöreye özgü narları, mandalinları ve rengarenk begonvilleriyle burası, tarihle iç içe yaşayan büyüleyici bir Akdeniz kenti.

Side, antik dönemde Antalya’nın doğusunda kurulan kentler birliği Pamfilya’nın en önemli kentlerinden. Şehir tarihinin Hititlere kadar uzandığına dair bilgiler varsa da, kent diğer Pamfilya şehirlerinin yaşadığı süreçten geçmiş; Yunanlılar MÖ. 7. yüzyılda buraya göçmüşler. Antik dönem tarihçisi Strabon’a göre; Side, İzmir yakınlarındaki Kyme’nin kolonilerinden biri.
Eldeki yazıtlar MÖ. 3. yüzyıla kadar kullanılan kente özgü bir dil ve yazı olduğunu gösteriyor. Hala tam olarak çözülemeyen bu dil Hint-Avrupa dil ailesine mensup.

Şehir, MÖ. 6. yüzyılın ilk yarısında Lidyalıların; MÖ. 547-546’da da Perslerin egemenliğine girdi. Pers yönetiminde gelişen kent, MÖ. 334’te Büyük İskender’e teslim olmuş. İskender’in ölümünden sonra Antigonus’un, Ptolemaioslar’ın MÖ 215’ten sonra da Suriye Krallığı’nın denetimine girdi. MÖ. 2. yüzyılda Ptolemaioslar’ın güçlü savaş ve ticaret filoları sayesinde en parlak dönemini yaşadı. Bu süreçte bir bilim ve kültür merkezi haline geldi.

MÖ. 188’de Apameia Barışı ile Bergama Krallığı’na bırakılan Side, Doğu Pamfilya bölgesiyle birlikte bağımsızlığını korudu. Büyük ticaret donanmasıyla refaha ve zenginliğe kavuştu. MÖ. 78’den sonra Roma egemenliğine giren kent, 2. ve 3. yüzyıllarda bölgenin ticaret merkezi oldu. Özellikle köle ticaretinin yapıldığı zengin ve ihtişamlı bir dönem yaşandı.
Bu devre kadar başta Athena ve Apollon olmak üzere Afrodit, Ares, Demeter, Dionisos, Hermes gibi birçok tanrıya inanan Sideliler, 4. yüzyılda Hristiyanlaşmaya başladılar. Şehir 5. yüzyılda Pamfilya’nın psikoposluk merkezi olunca daha da önem kazandı.

Bu gelişim, 7. yüzyıldan itibaren başlayan Arap akınları, Rodos, Venedik, Ceneviz korsanlarının saldırıları, talanları ve Kıbrıs Krallarının saldırıları ile Haçlı Seferleri sırasındaki yağmalarla son buldu. 12. yy’ dan itibaren tamamen terk edilmiş ve yerli halkı Antalya’ya göç etmiş. Kazılar sırasında büyük bir yangın ve çok sayıda deprem izlerine rastlandı. Arap istilası, doğal afetler kentin terk edilmesine yol açmış. Öyle ki; 12. yüzyılda Arap coğrafyacısı Idrisi, burayı “ölü bir kent” olarak tarif ediyor.
13. yüzyılda Selçuklular’ın 14. yüzyılda ise Hamitoğulları Beyliği ve Tekelioğulları’nın topraklarına dahil olan Side’de bu devirlerde bir daha yerleşim olmadı. 15. yüzyılda ne Osmanlılar ne de Selçuklular, Side’de ikamet etmediklerinden bu döneme ait eserlere şehirde rastlanmıyor. Antik kent kalıntılarının deniz tarafı üzerinde 1890’ lı yıllarda Giritli göçmenler tarafından Selimiye Köyü kurulmuş. Köydeki bazı mekanlar antik duvarlara veya zeminlere sahip.

Bu yüzden bugün buraya geldiğinizde, “Side” ve “Antik Side” olarak iki ayrı kent tarafından karşılanacaksınız. Özellikle tarihin içinde yaşamak isteyenlerdenseniz Side’yi çok seveceksiniz. Eski yerleşim kalıntılarını gördüğünüz andan itibaren kente giriş yapmış oluyorsunuz.

Hellenistik devirde yapılan Büyük Kapı, aynı zamanda şehrin ana kapısı. İçinden geçen asfalt yol çalışmaları sırasında hasar görse de hala ihtişamını koruyor. Kapının hemen girişinde Vespasianus Çeşmesi bulunuyor. Kapıdan girdikten sonra eskiden agora hamamı olarak kullanılan müze sizi bekliyor. Geniş bahçesinde Hellenistik, Roma ve Bizans devirlerinden kalma çeşitli tarihi eserler sergileniyor.

Özel bir mimariye sahip Side Antik Tiyatrosu ise az ileride… 17 bin seyirci alabilecek büyüklükte inşa edilen tiyatro, diğer Roma tiyatroları gibi bir dağ yamacına değil, denizin çok yakınında, 20 metre uzunluğunda, iki katlı, kemer tonozlu galeriler üzerine inşa edilmiş. Kolezyum’la mimari açıdan benzerlik taşıyor ve Geç Roma Dönemi’nde gladyatör ve hayvan dövüşleri içinde kullanıldığı biliniyor. 5. ve 6. yüzyılda açık hava kilisesi olarak kullanılan tiyatro, bugün pek çok festival ve konsere ev sahipliği yapıyor. Tiyatrodan çıkıp biraz ilerledikten sonra yol ikiye ayrılıyor. Tiyatronun hemen yanından sola devam eden yolu takip ederseniz tarihi kalıntılar arasından yürüyerek sahile varıyorsunuz.

Tiyatronun önünden sola dönmeyip dümdüz devam ederseniz turistik çarşıya ulaşıyorsunuz. Side’nin ana caddesi olan bu yol bugün her türlü turistik eşya satan dükkanlarıyla bir alışveriş merkezi kadar kalabalık. Limanda ise yöreye özgü yemekleri tadabileceğiniz restoranların yanında çeşitili bar ve kafeler mevcut.

Side limanının en unutulmaz yanı batısında kalan iki tapınak… Kısa kenarları 6, uzun kenarları 11 sütunla çevrelenmiş olan tapınaklarından biri Athena diğeri Apollon’a ait. 6 sütunu Prof. Dr. Jale İnan ve ekibinin inanılmaz gayretleriyle ayağa kaldırılan Apollon Tapınağı’nın manzarası olağanüstü. Işık, güzellik ve sanat tanrısı Apollon adına inşa edilen tapınaktan günbatımını seyretmek gerçekten bir ayrıcalık.

Bütün bunların yanında Side’nin uzun bir sahili, berrak ve sığ bir denizi var. Burası denize girmek, yamaç paraşütü yapmak, dalış ve uçuş eğitimleri almak için de ideal.

Burası 2015’te açılan Türkiye’nin ilk sualtı müzesi. Anadolu medeniyeti zenginliklerini beş ana temada anlatan 110 heykelin deniz ekolojisine zarar vermeden sergilendiği Side Sualtı Müzesi, Side’nin yaklaşık bir km açığında, 11, 18 ve 22 metre derinliklerde bulunuyor. Müzede Kurtuluş Savaşı, semazenler, Poseidon heykeli gibi milli ve tarihi değerler yansıtılıyor. Müzeyi, aktif olarak dalış yapan ve dalış sertifikası olan herkes ücretsiz olarak ziyaret edebiliyor. Deniz trafiğine kapalı olan ve yaz-kış dalış yapılabilen bölgenin yıllık ortalama ziyaretçi sayısı 100 bini buluyor. Sualtı turizmini canlandırmaya yönelik yapılan bu çalışma, Side’nin antik dönemlerden gelen büyüsünü de arttırıyor.



Leave a comment